14 Mart 2015 Cumartesi

Özgürüm. Artık.....

Bir kuş misali ruhum artık. Kanatlarını rahatca açan gökyüzüne kendini bırakan.



Özgürüm sandığım yıllarda prangalar takmışım farketmeden. Şimdi öğrendim uçmanın nedemek olduğunu. Gerçek hürriyetin tadına vardı ruhum. Hani klişe bir söz gibi gelir bize ve hep birbirimizi avutmak için söylediğimiz "merak etme her şerde bir hayır var ". Evet yaşadım ve öğrendim özgürlüğün bedeli ağır gibi gorunsede sonunda kuş kadar hür olmakda çabasıymış.

Öyle uzun uzadıya ablamlar kesmicem. Yada ahlar vahlar tuhtuhler dedirtmicem. Çünkü bu tur yazıları okurken ben hep derdim "ne kolay yazması evrene olumlu enerji yay demesi " diye. Ama öğrendim ki yazmak kadar kolaymış doğru kendini bulmak.

Sonsuz hürriyetle merhaba her yeni doğan güneşe ve geceyi aydınlatan aya.

8 Mart 2015 Pazar

.... (üç nokta)

Aşk kimi seçtiğine bakmaz, aşk savunmasızlara iner, budala aşk fitili ateşler...


Bu işte bi’yalnızlık var..bi zamansızlık yersizlik var, bu işte benim sevdiğim kocaman bi çaresizlik var...


Bana korkak deme.
Ben hayatımda hiç bir zaman korkmadım. Sadece bir kez bu kadar aşık oldum.
Üstelik beni hiç sevmeyen birine...

Aşk, yaraların sarılmasını beklemelidir. Birbirimiz için bu bekleyişe katlanmalı, acıma duygusuyla ya da yargılayarak değil, sanki affediş bir randevuymuş gibi beklemeliyiz. Kaç kişi, başka biri için bu şekilde beklemeye razı olur ki? Çok az…”


“Birden, o hiç sevmediğim duyguya kapıldım yine. Sanki geçmişin belli bir anında, bir şeyi başka türlü yapmış olsam her şeyin farklı olabileceği duygusuydu bu....



"İnsan aynada gördüğü kişiye karşı hayatı boyunca değişik duygular besleyebiliyor. Bazen nefret ediyoruz kendimizden, bazen neredeyse şefkat duyuyoruz. Var olmanın anlamlı bir şeymiş gibi göründüğü anlar var, bir de aldığımız tek bir nefes için bile bahane bulamadığımız zamanlar. Bunlar hayatımızın içinden akıl sır ermez bir sırayla, fener alayları gibi geçip gidiyor. Üstelik zamanla bir şeylerin değişeceğini ummak da galiba boşuna. Aynayla aramızdaki fırtınalı ilişkinin belki de zamanla ilgisi yok..."

28 Şubat 2015 Cumartesi

Bilmem

Bilmem ben hayatın sekiz harikasını. Dünya benim etrafımda dönmüyor görüyorum. Aslında kimsenin etrafında dönmüyor. İki gülüş bir tatlı söz bir anda dünya harikası oluyor.

Yanlızlık ruhu kemiren bir haşere misali. En kötüsü de koca kalabaliklarda yanlızlık yaşamak. Büyük bir ordunun içindesin ama cephede tek savasiyorsun. Ne garip değil mi.


Hep başkalarının bizleri anlamadığını savunuruz. Peki biz kendimizi ne kadar anlıyoruz. Sonsuz ask sonsuz sadakat deyip kendimize ihanetlerimiz sıralanır aslında ardından.

Başta da söylediğim gibi BİLMEM. Sadece altı harf ve koca dünya sığıyor içine. Çok severim "En iyi bildiğim şey hiç birşey bilmediğimdir." sözünü.

Bilmeyisleri kabullenmek asıl ulaşılması gereken. Gereksiz ahkamlar kesmek yerine. Suskunluk iyi gelir insana çoğu zaman neden söyledim diye düşünmektense iyiki sustum deyip rahat uyumak geceleri.

Tüm bildiği doğrular yanlış çıkınca insanın yüreğinden dökülen damlalar aslında tüm bu yazılanlar.

20 Şubat 2015 Cuma

Seni sevdigim icin özür dilerim

Haykırıyorum şimdi seni sevdiğim için özür dilerim. Hoyrattı sevgin üstüne çekinmeden basıp gittin.
 Vurupta kırıpta incitipte  gitmene gerek yoktu. Bazı insanlar gelirken aslında gitmişlerdir. Sadece bunu zamana çok iyi sakladıkları için anlayamazsın.
İnsana yakışan insanca varolmaktır. Ama sen bunu kendinden bile esirgedin. Şimdi vurgun yiyen yüreğim yarasını sarıyor tek başına. Dünyada en zor şey kirilan bir kalbi onarmakmis diyor radyodaki şarkı. Ama ne önemi varki artık çok geç demek için bile çok geç. Zor olmamalıydı bu kadar vazgeçtiğini söylemek.
Şimdi iki yabancıdan daha da yabancıyiz  dört duvar içinde. Üzerine titremem sana doğru akmayi seçmem vazgecemedigimden değil zor sevdiğimden.

Seni sevdiğim için özür dilerim.